22 Kasım 2020 Pazar

Yalanın Siyaseti - Yalın Alpay

Daha önce internette çeşitli konuşmalarını dinlediğim Yalın Alpay'ın "Post-Truth" kavramını anlattığı "Yalanın Siyaseti" kitabı hızlı bir şekilde okunabilecek, içinde yaşadığımız dönemi anlamamızı sağlayacak güzel bir kitap olmuş. Yazar, Oxford Sözlükleri tarafından da 2016 yılında yılın kelimesi seçilen "Post-Truth" kavramını "Hakikatin Önemsizleşmesi" olarak çevirerek söz konusu kavramla ilgili anlam karmaşasını biraz olsun ortadan kaldırıyor. Kitap, genel olarak iki kısma ayrılmış diyebiliriz. İlk kısımda hakikatin önemsizleşmesinden, ikinci kısımda ise mantık ve safsatadan bahsediyor. 


İlk kısımda hakikatin önemsizleşmesi kavramından bahsettikten sonra gerçek-hakikat ayrımı, postmodernizm ve popülizm konularına değiniliyor. Ancak, buradaki akış bana göre okumayı zorlaştırmış. Önce modernizm, postmodernizm  ve popülizm tarihsel bir akış içerisinde verildikten sonra hakikatin önemsizleşmesine değinilseydi, bence biraz daha rahat okunurdu. Bunun yanında, komplo teorilerinin bulunduğumuz dönemde neden ve nasıl daha fazla taraftar topladığı ve sosyal medyanın hakikatin önemsizleşmesindeki rolü de güzel bir şekilde anlatılmış.

İkinci bölümde ise safsata çeşitlerini anlatmaya başlamadan temel kavramların verilmiş olması okumayı kolaylaştırmış. Mantıkla ilgili tanımlamalar, bunları önceden bilenler için biraz sıkıcı gelebilir, ancak benim gibi sosyal bilim temelli olmayanlar için yerinde olmuş.  Kitap genel olarak bol alıntı içeriyor. Bu nedenle zengin bir kaynakça bölümüne sahip. Benim kitaptan altını çizdiğim noktalar ise şöyle:

"Gerçeklik, var olanın bir özelliğidir. Bilenden, bilinçten bağımsız olarak var olan şeylere ilişkin bir niteliktir. Bilgi felsefesinin (epistemoloji) değil, varlık felsefesinin (ontoloji) konusudur."

"Gerçek, nesnel gerçekliği, hakikat ise nesnel gerçekliğin zihnimizdeki öznel yansısını dile getirir. İki kavram arasındaki farkı bir örnekle göstermeye çalışacak olursak, 'Dünya' gerçek, 'Dünya yuvarlaktır' yargısı ise hakikattir (doğrudur)."

"Hakikatin önemsizleşmesi kavramı, Oxford Sözlükleri tarafından bir sıfat olarak, 'nesnel olguların, kamuoyu oluşturmada, duygulardan ve kişisel inançlardan daha az etkili olması durumu' şeklinde tanımlanmaktadır (Oxford Dictionaries, 2016)."

"Komplo teorileri, hakikatin önemsizleşmesi döneminde iyice karmakarışık, hayret verici ve muğlak hale gelen hakikatin üzerini basit açıklamalar getirerek örtmeyi mümkün hale getirir (Brotherton, 2015)... Yani komplo teorileri, bizim inanmayı istediğimiz şeyleri, aşırı basitleştirilmiş ve delillere değil, tahminlere ve önyargılara dayanan bir şekilde inanabilir kılmaya yararlar."

"Belirsizliğin ve düzensizliğin hâkim olduğu bir postmodern dünya tasarımında hakikatin var olup olmadığı tartışmalı hale gelmiştir ve var olduğu şüpheli olan bu hakikatin akılla bulunabileceğine ilişkin inanç da sarsılmıştır... Kısacası her şey görecelidir ve hiç bir bilgi kesinlik iddiasında bulunamaz."

"Hakikatin önemsizleşmesi, bizleri bilgisayarlarımızın, cep telefonlarımızın, tabletlerimizin başında yakalamakta ve bizi rasyonel akıl yürütmeden, muhakeme yapmaktan, kuşkulanmaktan, hakikate ulaşmak için delil aramaktan uzaklaştırmakta..."


















24 Mayıs 2020 Pazar

Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık - Murat Gülsoy


Bu kitabı, kurmaca şeyler yazmak üzerine merak salmaya başladıktan sonra Murat Gülsoy'un yaratıcı yazarlık atölyelerine katılan bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum ve beğendim. (Kitabı elime aldığımda ilk olarak yazar ile meslektaş-mühendis ve akademisyen- olduğuma şaşırdım:) Yazar, kitabın yarısında yazma ile ilgili teknik konulara değinirken bunu okuyucunun canını sıkmadan beğendiği metinlerden örnekler vererek yapıyor. Kitabın diğer yarısı ise daha çok yazma konusunda farklı bakış açıları sunuyor. Kitap, özünde genel geçer uygulanan kurallar olduğunu söylemekle birlikte bu kuralların yıkılabileceğini, kesin şeyler olmadığını söylüyor. Ayrıca kitapta ucu yazmaya dokunan çeşitli konularda güzel tespit ve yorumlar da mevcut. Kitapta yazmak üzerine altını çizdiğim o kadar çok yer var ki... Ancak, burada sadece yazmak ile ilgili teknik konular haricindeki yaratıcılık ve edebiyat ekseninde bahsedilenlerden önemli gördüklerimi yazmakla yetineceğim:

"Her edebiyat yapıtı kendinden önceki yapıtlarla bir ilişki içindedir. Dolayısıyla var olan yapıtlara bakarak, onları farklı açılardan okuyup değerlendirerek edebiyat yapıtlarının nasıl meydana çıkmış olduklarını anlamaya çabalayabiliriz. Bu nedenle okumak, yazmaya başlamanın ilk adımıdır diyebiliriz."

Yazmaya yönelik ilk tavsiye tabi ki de okumak; ama zaman geçirmek için unutmak üzere okumak değil. Eleştirel bir gözle okumalıyız. Hatta bence kitabı okuyanlarla yazılanları tartışmalıyız.

"... günümüzde dinsel inançlar kimlik siyasetinin kullanışlı araçları haline gelmişse de insan hayatı geri döndürülemez bir şekilde dünyevileşmiştir. Her şey dünyevidir. İşte bu yeni insanın, seküler insanın ruhsal derinleşmeyi arayacağı yer sanat galerisidir, kütüphanedir, edebiyattır."

Bu tespit, dinlerin etkisinin azalmaya başladığı, deizmin ve ateizmin arttığı 21. yüzyıldaki insanın durumunu güzel bir şekilde özetliyor. Gittikçe yalnızlaşan 21. yüzyıl insanının ruhsal boşluğunu dinlerin yerine sadece sanat ve edebiyat ile doldurması belki biraz yetersiz kalacak. Bu boşluğu doldurmak için başka manevi yönelimler ve teknolojinin getirdiği şeyler ile de doldurulması mümkün olabilir. 

"Tıkanma anları olmuyor mu?... Bu gibi durumları daha önce yazdıklarımı okuyarak aşıyorum. Bazen de bir resme ya da başka birinin yazdığı bir metne yoğunlaşmak da zihnimi açıyor. Örneğin bir öykü okuyup ben olsam nasıl yazardım diye düşünerek birçok yararlı düşünceyi uyandırdığımı bilirim. Ya da insanlar... Onların söylediklerini dinlerken aslında neleri söylemek istediklerini ya da neleri söyleyemediklerini hayal etmenin birçok yaratıcı düşünceye kaynaklık ettiğini söyleyebilirim. Tıkanıklığı aşmanın bence tek yolu, o andaki zihinsel durumu değiştirmek. Bunu herkesin kolaylıkla başarabileceğine inanıyorum. Çünkü zihnimiz hep değişimleri kovalayan bir çalışma şekline sahip. Farklılıklar, şaşırtıcı durumlar ve biraz da gerginlik insan zihnini açan etmenler."

Yazarken tıkanıklığı aşmanın muhtemel yolları, aslında içinde yazma olan veya olmayan problem çözmeye çalıştığımız her durumda uygulanabilir. Buradaki temel nokta olan mevcut zihinsel durumumuzu değiştirmek. Tıkandıysak yaptığımız şeye daha çok abanmak yerine masadan kalkıp başka şeyler yapmalıyız. 

Bunun yanında, kitapta yaratıcılık konusu da detaylı bir şekilde işleniyor. Örneğin, uyku ve uyanıklık arası durumu belirten "hypnagogia"nın, Aristoteles'ten Nietzsche'ye kadar birçok önemli isim tarafından yaratıcılığın kaynağı olarak görüldüğünden bahsediliyor. Yaratıcılıkla ilgili kitapta yer alan şu tespitleri de çok sevdim:

"Yaratıcılığı, yolda bir düğme bulup sonra ona uygun bir elbise diktirmeye benzetenler için bu tarz bir süreç (hypnagogia) çok yabancı olmasa gerek."

"(Rollo May'in) Matematikçilerden, fizikçilerden yaptığı alıntılar, uzun süre bir problemin çözümü üzerinde çalışan ve sonra yorgun düşen zihinlerin daha sonra bambaşka bir ortamda, bir rüyada (uykuyla uyanıklık arasında) ya da akla gelişini örnekliyor."

Gerçekten de bu tarz bir problem çözme tecrübesini bir çoğumuz yaşamışızdır. Aklıma uzun süre üzerine düşünüp çözemediğim bir problemi, sabaha karşı uykumda çözüşüm aklıma geldi. Sabaha karşı 5'te yataktan "1/T" diyerek uyanmıştım :) Bir probleme odaklandığımızda her zaman çözmemiz mümkün olmayabiliyor. Onun yerine zihnimizi başka şeylere odaklamak, hatta mümkünse uyumak veya uyuklamak faydalı oluyor. Beyin zaten arka planda problemi çözmek için uğraşmaya devam ediyor.

"Jale Parla'nın çok daha güzel ifade ettiği gibi, her büyük roman, kendinden önceki roman geleneğine bir başkaldırıdır. Bu önerme, başkaldıran romanın geleneği bildiği ve onunla hesaplaştığı bilgisini de barındırır."

Bu alıntı, aslında her alanda geleneği yıkan yeni fikirlerin ortaya atılışında karşılaşılan zorlukları da özetliyor. Otoriteyi elinde tutanlar kendi konumlarını kaybetmemek veya kendi fikirlerinin öneminin azalmaması için büyük direnç gösterirler. Buradan çıkarılması gereken diğer bir ders ise bir atılım yapmak için o zamana kadar yapılmış olanları bilmek gerekliliğidir. Bu incelemeyi, edebiyatın önemini anlatan şu alıntıyla bitiriyorum:

"Edebiyat yapıtlarını derinlikli kılan, onları önemli yapan şey, sordukları sorulardır. Edebiyat, yanıtlar üretmekten çok, soruları çoğalttığında ilginçtir."