24 Mayıs 2020 Pazar

Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık - Murat Gülsoy


Bu kitabı, kurmaca şeyler yazmak üzerine merak salmaya başladıktan sonra Murat Gülsoy'un yaratıcı yazarlık atölyelerine katılan bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum ve beğendim. (Kitabı elime aldığımda ilk olarak yazar ile meslektaş-mühendis ve akademisyen- olduğuma şaşırdım:) Yazar, kitabın yarısında yazma ile ilgili teknik konulara değinirken bunu okuyucunun canını sıkmadan beğendiği metinlerden örnekler vererek yapıyor. Kitabın diğer yarısı ise daha çok yazma konusunda farklı bakış açıları sunuyor. Kitap, özünde genel geçer uygulanan kurallar olduğunu söylemekle birlikte bu kuralların yıkılabileceğini, kesin şeyler olmadığını söylüyor. Ayrıca kitapta ucu yazmaya dokunan çeşitli konularda güzel tespit ve yorumlar da mevcut. Kitapta yazmak üzerine altını çizdiğim o kadar çok yer var ki... Ancak, burada sadece yazmak ile ilgili teknik konular haricindeki yaratıcılık ve edebiyat ekseninde bahsedilenlerden önemli gördüklerimi yazmakla yetineceğim:

"Her edebiyat yapıtı kendinden önceki yapıtlarla bir ilişki içindedir. Dolayısıyla var olan yapıtlara bakarak, onları farklı açılardan okuyup değerlendirerek edebiyat yapıtlarının nasıl meydana çıkmış olduklarını anlamaya çabalayabiliriz. Bu nedenle okumak, yazmaya başlamanın ilk adımıdır diyebiliriz."

Yazmaya yönelik ilk tavsiye tabi ki de okumak; ama zaman geçirmek için unutmak üzere okumak değil. Eleştirel bir gözle okumalıyız. Hatta bence kitabı okuyanlarla yazılanları tartışmalıyız.

"... günümüzde dinsel inançlar kimlik siyasetinin kullanışlı araçları haline gelmişse de insan hayatı geri döndürülemez bir şekilde dünyevileşmiştir. Her şey dünyevidir. İşte bu yeni insanın, seküler insanın ruhsal derinleşmeyi arayacağı yer sanat galerisidir, kütüphanedir, edebiyattır."

Bu tespit, dinlerin etkisinin azalmaya başladığı, deizmin ve ateizmin arttığı 21. yüzyıldaki insanın durumunu güzel bir şekilde özetliyor. Gittikçe yalnızlaşan 21. yüzyıl insanının ruhsal boşluğunu dinlerin yerine sadece sanat ve edebiyat ile doldurması belki biraz yetersiz kalacak. Bu boşluğu doldurmak için başka manevi yönelimler ve teknolojinin getirdiği şeyler ile de doldurulması mümkün olabilir. 

"Tıkanma anları olmuyor mu?... Bu gibi durumları daha önce yazdıklarımı okuyarak aşıyorum. Bazen de bir resme ya da başka birinin yazdığı bir metne yoğunlaşmak da zihnimi açıyor. Örneğin bir öykü okuyup ben olsam nasıl yazardım diye düşünerek birçok yararlı düşünceyi uyandırdığımı bilirim. Ya da insanlar... Onların söylediklerini dinlerken aslında neleri söylemek istediklerini ya da neleri söyleyemediklerini hayal etmenin birçok yaratıcı düşünceye kaynaklık ettiğini söyleyebilirim. Tıkanıklığı aşmanın bence tek yolu, o andaki zihinsel durumu değiştirmek. Bunu herkesin kolaylıkla başarabileceğine inanıyorum. Çünkü zihnimiz hep değişimleri kovalayan bir çalışma şekline sahip. Farklılıklar, şaşırtıcı durumlar ve biraz da gerginlik insan zihnini açan etmenler."

Yazarken tıkanıklığı aşmanın muhtemel yolları, aslında içinde yazma olan veya olmayan problem çözmeye çalıştığımız her durumda uygulanabilir. Buradaki temel nokta olan mevcut zihinsel durumumuzu değiştirmek. Tıkandıysak yaptığımız şeye daha çok abanmak yerine masadan kalkıp başka şeyler yapmalıyız. 

Bunun yanında, kitapta yaratıcılık konusu da detaylı bir şekilde işleniyor. Örneğin, uyku ve uyanıklık arası durumu belirten "hypnagogia"nın, Aristoteles'ten Nietzsche'ye kadar birçok önemli isim tarafından yaratıcılığın kaynağı olarak görüldüğünden bahsediliyor. Yaratıcılıkla ilgili kitapta yer alan şu tespitleri de çok sevdim:

"Yaratıcılığı, yolda bir düğme bulup sonra ona uygun bir elbise diktirmeye benzetenler için bu tarz bir süreç (hypnagogia) çok yabancı olmasa gerek."

"(Rollo May'in) Matematikçilerden, fizikçilerden yaptığı alıntılar, uzun süre bir problemin çözümü üzerinde çalışan ve sonra yorgun düşen zihinlerin daha sonra bambaşka bir ortamda, bir rüyada (uykuyla uyanıklık arasında) ya da akla gelişini örnekliyor."

Gerçekten de bu tarz bir problem çözme tecrübesini bir çoğumuz yaşamışızdır. Aklıma uzun süre üzerine düşünüp çözemediğim bir problemi, sabaha karşı uykumda çözüşüm aklıma geldi. Sabaha karşı 5'te yataktan "1/T" diyerek uyanmıştım :) Bir probleme odaklandığımızda her zaman çözmemiz mümkün olmayabiliyor. Onun yerine zihnimizi başka şeylere odaklamak, hatta mümkünse uyumak veya uyuklamak faydalı oluyor. Beyin zaten arka planda problemi çözmek için uğraşmaya devam ediyor.

"Jale Parla'nın çok daha güzel ifade ettiği gibi, her büyük roman, kendinden önceki roman geleneğine bir başkaldırıdır. Bu önerme, başkaldıran romanın geleneği bildiği ve onunla hesaplaştığı bilgisini de barındırır."

Bu alıntı, aslında her alanda geleneği yıkan yeni fikirlerin ortaya atılışında karşılaşılan zorlukları da özetliyor. Otoriteyi elinde tutanlar kendi konumlarını kaybetmemek veya kendi fikirlerinin öneminin azalmaması için büyük direnç gösterirler. Buradan çıkarılması gereken diğer bir ders ise bir atılım yapmak için o zamana kadar yapılmış olanları bilmek gerekliliğidir. Bu incelemeyi, edebiyatın önemini anlatan şu alıntıyla bitiriyorum:

"Edebiyat yapıtlarını derinlikli kılan, onları önemli yapan şey, sordukları sorulardır. Edebiyat, yanıtlar üretmekten çok, soruları çoğalttığında ilginçtir."