20 Ocak 2019 Pazar

Mutluluk Dediğimiz Şey - Sigmund Freud

"Mutluluk Dediğimiz Şey" kitabı Freud'un aforizmalarından oluşmakta. Beğendiklerim şöyle:

  • "Küçük meselelerde aklını dinle, büyüklerdeyse yüreğini."
  • "Özlem ve mahrumiyet biçimlerine bürünen aşk insanın öz saygısını azaltır."
  • "Günümüzde cinsellikle ilgili konularda, ister iyi niyetli olalım ister kötü, hepimiz ikiyüzlüyüz."
  • "Bireyin özgürlüğü uygarlığın getirisi değildir. Uygarlık yokken özgürlük tepe noktasındaydı."
  • "Faziletli insan, faziletsiz insanın gerçek hayatta yaptıklarını düşünde görmekle yetinir."
  • "Bütün nevrotikler ve insanların pek çoğu şu gerçeğe itiraz ederler: İdrarla dışkı arasından doğarız."
  • "Hangi şekilde kurtarılabileceğini herkes kendisi bulmalıdır."
  • "Asla cevaplanamamış ve kadın ruhunu araştırmaya verdiğim otuz yıla rağmen benim de cevabını bulamadığım o büyük soru şudur: Kadınlar ne ister?"
  • "Çoğu kimse özgür olmak istemez; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve çoğu kimse sorumluluk almaktan korkar."
  • "Saldırganlıklarını yöneltebilecekleri birileri olduğu müddetçe çok sayıda insanı birbirine sevgi bağıyla bağlamak mümkündür."
  • "Hızla değişen koşullara uyum sağlamaya gönülsüz tembel zihinler için tutuculuk hep benimsenmiş bir bahane olmuştur."
  • "Uygarlık, yaşam gereksinimlerinin baskısı altında ve içgüdülerimizin tatmin edilmemesi pahasına oluşturulmuştur."
  • "...mantıklı argümanla insanlık üstünde etki yaratılabileceği beklenmemelidir. Önyargıya karşı kimse bir şey yapamaz."
  • "Nevrotik kişiler hastalıklarından şikayet ederler ama hastalıklarının tadını çıkarmaktan da geri kalmazlar; iş, bu durumu konuşup geçirmeye gelince de yavrularını koruyan dişi aslan gibi savunmaya geçerler."
  • "İnsanların büyük çoğunluğu, hayran olacakları, karşısında boyun eğecekleri, onlara hükmedecek ve hatta bazen kötü davranacak bir otoriteye ihtiyaç duyarlar."
  • "Konu entelektüel uğraş oldu mu şöyle bir gerçek var: Düşünce alanında büyük kararlar, mühim keşifler ve problem çözümleri ancak tek başına çalışan bireyler için mümkündür."
  • "Din, gerçekliğin inkarıyla birlikte, mutlulukla iç içe geçmiş sanrısal bir karmaşadan başka bir yerde bulamayacağımız, arzu edilen yanılsamalarla dolu bir sistemdir. Dinin on birinci emri şudur: Sorgulamayacaksın."
  • "İnsanoğlunun en sevimsiz huyları ve kişilik özellikleri, hilekarlığı, korkaklığı, hürmetsizliği, çetrefilli bir uygarlığa tam anlamıyla uyum sağlayamamasından kaynaklanır. Bütün bunlar hep içgüdülerimizle kültürümüz arasındaki çelişkiden doğar."
  • "Hayat çok zordur; karşımıza bir sürü acı, hüsran ve imkansız vazifeler getirir. Yatıştırıcı çareler olmadan hayatın üstesinden gelemeyiz. Bu çarelere üç örnek sayabiliriz: acımızı dindirecek güçlü saptırmalar, acımızı geçirecek ikame mutluluklar ve acıya karşı bizi duyarsızlaştıracak uyuşturucu maddeler."
  • "Leonardo da Vinci hayatı boyunca pek çok yönden bir çocuk gibi kaldı. Bütün büyük şahsiyetlerin çocuksu yönlerini mutlaka korudukları söylenir. Leonardo da yetişkinken bile oyun oynamaya devam etti; onun çağdaşlarına nazaran daha gizemli ve muğlak durmasının sebeplerinden biri de budur."
  • "İnsan, hayatının anlamını ve değerini sorgulamaya başladığı anda hastalanır; çünkü ikisinin de nesnel bir varlığı yoktur. Bu soru tatmin edilmemiş bir libidonun, başka bir şey olduğunun itirafıdır ki bu da üzüntü ve depresyonla sonuçlanacak bir mayalanma sürecidir."
  • "Çocuk yapmayı, doğal bir ihtiyacın zaruri olarak giderilmesi gibi bir karmaşıklıktan çıkarıp kasıtlı ve üzerinde düşünülmüş sorumlu bir eylem seviyesine çekebilseydik insanlık adına en büyük zaferlerden birini kazanmış, doğanın koyduğu sınırlardan esaslı bir şekilde özgürleşmiş olacaktık."
  • "Dinin heybetini tam anlamıyla ölçmek isteyen bir kişi, dinin insanlık adına neleri üstlendiğini aklından çıkarmamalıdır. Din, insanlara evrenin başlangıcı ve kaynağıyla ilgili bilgi verir, onlara koruma ve nihai mutluluk vaat eder ve otoritesinin verdiği kuvvetle rehberlik eder."
  • "Çalışmaya önem vermek kadar bireyi gerçekliğe sıkıca bağlayan bir hayat idaresi şekli daha yoktur. Çünkü çalışmak en azından kişiye gerçeklik sınırlarında, toplum içinde güvenli bir yer sağlar."
  • "Din herkese eşit ölçüde kendi mutluluk edinme ve acıdan korunma yolunu dayatır. Tekniği, yaşamın değerini düşürme ve gerçek dünyanın imajını sanrılı bir biçimde çarpıtmaktır ki bu da ön koşul olarak zekânın sindirilmesini gerektirir. Din bu bedel karşılığında, ruhsal çocukluk halinde sabitleyerek ve kitlesel bir sanrıya sürükleyerek pek çok insanı bireysel nevrozdan korur. Ancak bundan daha fazlasını yapabildiği de yoktur. İnsanları mutluluğa götürebilecek birçok yol vardır ama bu yollardan hiçbirisi kesin değil. Din bile bu vaadi yerine getiremez. Eğer mümin en sonunda kendisini takdiri ilahiden bahsetmek zorunda hissederse kendisine kalan son bir teselli parçası ve çektiği eziyet içindeki keyif kaynağının koşulsuz teslimiyet olduğunu kabul ediyor demektir. Zaten buna hazırlıklı birinin bu yollara girmesi hiç gerekmeyebilirdi."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder