5 Mayıs 2019 Pazar

Homo Deus (İnsanın Yeni Gündemi) - Yuval Noah Harari

Harari'nin "Sapiens"ten sonra kaleme aldığı "Homo Deus", insanlığın geleceğine yönelik öngörülerde bulunurken, gelecek hakkında da düşünmemizi sağlıyor. Bir kehanet kitabı olarak algılanması doğru değil. İnsanlığın içinde bulunduğu mevcut durumunu ve sahip olduğumuz/muhtemelen olacağımız bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birleştirerek geleceğin tarihini yazıyor. Kitabın ilk bölümünden altını çizdiğim yerler şöyle:

"Tarihte ilk defa çok yemekten ölen insan sayısı, gıdasızlıktan ölen insan sayısından daha fazla. Enfeksiyona bağlı ölümler azalırken, yaşlılığa bağlı ölümler giderek artıyor; askerler, teröristler ve suçlular tarafından katledilenlerin toplamından fazlası kendi canına kıyıyor. 21. yüzyılın başında ortalama bir insanın McDonald's menüleriyle tıkınmaktan ölme ihtimali, kuraklık, Ebola virüsü ve El-Kaide saldırısında hayatını kaybetme ihtimalinden çok daha yüksek."

İçinde yaşadığımız dünyadan şikayetçi olsak da şu verilerin farkında mıyız?

"Yangının olmadığı bir dünya ve bu dünyada bir itfaiyeci olduğunuzu düşünün... İşte şimdi insanlık da 21. yüzyılda daha önce hiç duyulmamış bir soruyu kendine sormak zorunda. Bundan sonra neyle oyalanacağız?"

Bu tespit çok önemli. Zira makineleşme arttıkça insanlık olarak yeni iş sahaları yaratmamız ve bence kesinlikle Bertrand Russell, Paul Lafargue gibi düşünürlerin de önerdiği gibi çalışma saatlerimizi azaltmalıyız. Bu kadar çok insan işsizken ve daha da fazlası işsiz kalacakken bu kadar çok çalışmamız için bir neden yok.

"Kötü olansa hoş duyumların kısa sürede yatışıp nahoş duyumlara evrilmesidir. Dünya Kupası'nı kazandıran gol bile hayat boyu saadetin anahtarı değildir. Öyle ki o andan sonra her şey yokuş aşağıya bile gitmeye başlayabilir. Geçtiğimiz sene beklenmedik bir terfi almış olsam da haberi aldığımdaki güzel hisler birkaç saatte yitip gidecektir. O harika hisleri yeniden yaşamam için yeniden terfi almam gerekir. Yeniden ve yeniden. Yeniden terfi alamayınca sıradan bir piyonken hissedeceğimden çok daha üzgün ve öfkeli hissedebilirim. Tüm bunlar aslında evrimin bir hatası. Biyokimyasal sistemimiz nesilleri boyunca mutluluğumuzu değil, sağ kalma ve üreme ihtimalimizi artıracak şekilde evrildi. Biyokimyasal sistemimiz, sağ kalmaya ve üremeye yardımcı olan davranışları haz veren duygularla ödüllendirir. Bunlar sadece geçici hilelerdir. Açlık hissinden kurtulmak ve keyifli orgazmların tadını çıkarmak, yemek ve eş bulmayı gerektirdiği için mücadele ederiz. Ancak haz veren duygular ve keyifli orgazmlar çok uzun sürmez, o anları tekrar yaşamak istiyorsak dışarı çıkıp daha fazla yemek ve eş aramamız gerekir."

Yani yemek ve orgazm gibi bize haz veren şeylerin kısa sürmesi bizim evrimsel bir hatamız. Sürekli mutluluğu sağlama konusu ise kitapta detaylı olarak tartışılıyor.

"Mutluluğa giden yol, rekabet yada madalyalardan ziyade, heyecan ve sükunet dengesini korumaktan geçer..."

"Epikür yaklaşık 2300 yıl önce, ölçüsüz bir haz arayışının mutluluktan çok sefalete yol açacağı konusunda uyarmıştı. Ondan birkaç yüzyıl önce Buda daha da radikal bir iddiayla haz peşinde koşmanın sefaletin ve ıstırabın kaynağı olduğunu öne sürüyordu. Bu hazlar geçici ve anlamsız titreşimlerdir. Sonuçta tatmine ulaşılamayacağı gibi yeni deneyimler sadece daha fazla arzuya neden olacaktır. Dolayısıyla ne kadar keyifli ve heyecanlı duygular deneyimlersek deneyimleyelim, asla bizi tatmin edemeyeceklerdir.
Eğer ki, mutluluğu geçici hazlar olarak tanımlar ve daha fazlasını deneyimlemeyi arzularsam, bitip tükenmeyecek bir arayışa girmekten başka çarem olmayacaktır. Onlara eriştiğim anda da kolayca yok olacaklardır; geçmiş hazların sade anıları beni tatmin etmeyeceğine göre sürekli yeniden başlamam gerekecektir. Bu arayışla yıllar boyu devam etsem de, sürdürülebilir kazanımlara asla ulaşamayacağım gibi daha fazla haz arzuladıkça daha stresli ve doyumsuz olmam kaçınılmazdır. İnsanlar gerçek mutluluğa erişmek için haz arayışlarını hızlandırmamalı, aksine yavaşlatmalıdır."

Son cümle gerçekten çok önemli. Sürekli kısa süreli hazların peşinden koşmak bizi olduğumuzdan daha mutsuz yapabilir. İnsan doğası gereği bu kısa hazların peşinden koşmaya meyilli olsa da kendini daha uzun süreli bir mutluluk için eğitebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder